10 Ekim 2012 Çarşamba

Hiçbir târihî şahsiyet, onun kadar, tamâmen yalana dayanan isnât ve iftiralara uğramamıştır; Sultan II. Abdülhamid Han

Hiçbir târihî şahsiyet, onun kadar, tamâmen yalana dayanan isnât ve iftiralara uğramamıştır; Sultan II. Abdülhamid Han
Hiçbir târihî şahsiyet, onun kadar, tamâmen yalana dayanan isnât ve iftiralara uğramamıştır;
Sultan II. Abdülhamid Han

Hakkında, ister lehinde, ister aleyhinde olsun doğuda ve batıda en çok eser yazılan târihî şahsiyetlerden birisi mu­hakkak ki, Sultan Abdülhamid'dir. Ve yine şurası da mu­hakkaktır ki, ister kendi devrinde, ister onu tahttan uzaklaş­tıranların fâcialarla ve hatâlarla dolu devirlerinde bu büyük Türk hakanı hakkında, insaf ve iz'anla, târihî hakikatle aslâ bağdaşamayacak korkunç iftirâlar yapılmıştır.

Hiçbir târihî şahsiyet, onun kadar, tamâmen yalana da­yanan isnât ve iftiralara uğramamıştır.

Onun bütün hizmetleri hiçe indirilmek istenilmiş, uçuru­mun kenarına gelmiş ve hattâ uçurumdan aşağıya yuvar­lanmaya başlamış olan bir imparatorluğun çözülüşünü, inanılmaz bir zekâ ve faâliyet ile durdurarak, Türk milletine ve memleketine unutulmaz hizmetlerde bulunduğu hakîkati inkâr edilmiş, bu korkunç ve aşağılık kötüleme kam­panyası, maâlesef günümüze kadar devam etmiştir.

Kayışzâde Osman Efendi

Kayışzâde Osman Efendi kimdir
Kayışzâde Osman Efendi


Kayışzâde Osman Efendi, aslen Burdur'ludur. Genç­liğinde İstanbul'a gelmiş ve tahsilini burada tamamlamıştır. Meşhur hattatlardan Kazasker Mustafa İzzet Efendi'den, sülüs ve nesih meşketmek sûretiyle icâzet almıştır. Hat sanatının en büyük üstadlarından olan hocası Mustafa iz­zet Efendi'nin dâr-ı bekâya irtihâlinden sonra, onun müm­taz talebelerinden Muhsinzâde Abdullah Efendi'den meşke devam etmiştir.

İbnü'l-Emin Mahmud Kemal İnal Bey'in, "Son Hattat­lar" isimli eserinde verdiği bilgilere göre, bilhassa nesihte büyük bir mahâret kesbetti. Hayatını Mushaf-ı Şerif yaz­maya vakfetti. Bu vâdide öyle bir gâyret gösterdi ki, 106 adet Kur'ân-ı Kerim yazma şerefine nâil oldu. Kltâb-ı Mübîn'in şefâatini hak etti. Yüz yedinci nüshayı cennet-l a'lâda tamamlamak üzere, Milâdî 1894, Hicrî 1311 yılında Ramazan ayının dördüncü gecesi terâvlh namazını kıl­dırırken bekâ âlemine intikal etti. Merkez Efendi Kabrlstanı'na defnedildi. Kabrinin kitâbesi şöyledir:

"Yüz yedinci Mushaf-ı Şerîf'ini Sûre-i Yûsuf'taki, "Ersilhü meanâ ğaden... [Yarın, onu bizimle beraber (kıra) gönder de, bol bol yesin (içsin), oynasın. Biz onu mutlaka koruruz. " (12) âyet-l kerimesini tahrîr eden ve terâvih namazını kıldırırken rükû esnasında vefât eden meşâhlr-i hattat ve muallim-i sıbyândan Burdurî Kayışzâde el-Hac Hâfız Osman Efendi'nin rûhiçün rızâen lillâhi'l-fâtlha.  4 Ramazan 1311 yevm-i Pazartesi."

Mahmud Kemal İnal Bey, Kayışzâde Osman Efendi hakkında daha sonra şu bilgileri vermektedir:

İbn-i Sîrîn

İbn-i Sîrîn - Rüya tabirleri
İbn-i Sîrîn

Tâbiînden olan lbn-i Sîrîn, Hz. Osman (r.a)'ın hilâfetinin son iki yılı içinde doğdu: Hazreti Ebû Hüreyre, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Zübeyr, İmrân b. Husayn ve Enes b. Mâlik (r.a) gibi sahâbîlerden hadîs rivâyetinde bulundu.

Hasan-ı Basrî'nin muâsırı/çağdaşı olan İbn-i Sîrîn, son derece takvâ sâhibi idi. Helâl ve harâmı iyi bilir ve ona göre hareket ederdi. Kimseyi kötülemez, kimseye hased etmezdi. Doğ­ruluğu şiar edinmişti. Kötü yolda olanları münâsib dil ile îkâz eder, öğüt verirdi.

Birisi ona gelerek;

Cenazenin sâhibinden hayâ ederek cenâzeye ka­tılana sevap var mı? diye sorar. İbn-i Sirin;

Huccetül İslam İmam-ı Gazali

Huccetül İslam İmam-ı Gazali kimdir?
Huccetül İslam İmam-ı Gazali kimdir?


Asıl adı Ebu Hamid Muhammed, 1058'de İran'ın Tus (bugünkü Meşhed) şehrinin Gazal köyünde doğdu. Kuvvetli bir öğrenim görerek yetişti. Meşhur devlet adamı Nizamülmülk'ün ilim meclisinde kendini gösterdi. Selçuklu hüküm­darlarının ve Abbâsî halifelerinin saygısını kazandı. Devrin en büyük hükümdarı Sultan Sencer, onu tahtına oturtur ve karşısına geçerek dinler, sayısız ikramda bulunurdu.

Cürcan, Nişabur, Bağdat, Şam, Kudüs, İskenderiye, Mekke ve Medine gibi büyük İslam şehirlerinde bulundu. İlim öğreterek, eserler yazarak, vaaz ve nasihatler ederek halkı aydınlattı. İslama ve insanlığa büyük hizmetler yap­tı. İlim ve fazilet üstünlüğü ile aleme örnek oldu. Üçyüz bin hadis-i şerifi râvîleriyle birlikte ezberlediği için Huccetül- islam: İslâm'ın Delîli ünvanını aldı. Yazdığı kitaplar, 55 yıl­lık ömrüne bölününce, her güne 18 sayfa düşer.

Avrupalılar orta çağın karanlığında, dünyayı tepsi gibi düz zannederken, o, dünyanın yuvarlaklığını delillerle is­patladı. Eserlerinin çoğu batı dillerine çevrilerek insanlığın istifadesine sunuldu.

9 Ekim 2012 Salı

Lânet Olsun Yazıklar Olsun

Lânet Olsun Yazıklar Olsun
Lânet Olsun Yazıklar Olsun

1. Trabzon milletvekili büyük vatansever, şerefli ve haysiyetli insan merhum Ali Şükrü beyi tuzağa düşürüp kancıkça ve namussuzca şehit ettirenleri lanetliyorum.
2. Merhum İskilipli Âtıf Efendiyi, savcı hapis cezası istemişken, idam cezasına mahkum ettirip asan katmerli ve gaddar zalimleri lanetliyorum.
3. Türkiye Müslümanlarının din, inanç, inandığı gibi yaşamak hak ve hürriyetlerini ayaklar altına alıp, dinî kurumlarını kapatıp yasaklayan, on binden fazla camiyi, mescidi, medreseyi, tekkeyi, vakıf binasını satan, kiraya veren, yıktıran, harap eden zalimleri lanetliyorum.
4. Ezan-ı Muhammedî okunmasını yasaklayıp, okuyanlara cani muamelesi yapıp zindanlara atan, işkence eden zihniyeti kınamaların en keskini ile kınıyorum.
5. Türkiye Müslümanlarını, atalarının mezar taşlarını okuyamayacak kadar kara cahil bırakanlara lanet ediyorum.

Müslüman Gençlere

Müslüman Gençlere mehmet şevket eygi
Müslüman Gençlere

Bu yazım itikadı sağlam, musalli, temiz ahlaklı ve yüksek karakterli Müslüman gençleredir.
Selamün aleyküm...
Birinci nasihat: Müslüman olmak size yeter, İslamcı olmayınız.
2. İslam dinine uymayacak şekilde Türkçülük, Kürtçülük, Çerkezcilik vs yapmayınız. Türk olunuz, Kürt olunuz, Çerkez olunuz ama ...çü, ...çi olmayınız. Modern İbn Sebe'lerin, Moiz Kohen Tekin Alp'lerin tuzaklarına düşmeyiniz.
3. Gerçek Müslümanlık yüksek ahlak ve karakter ile olur. Ahlakınızı düzeltmek, karakter terbiyesi almak için kendinize kâmil mürşidler bulunuz ve onlar tarafından yetiştiriliniz.
4. Mükemmel ve mükemmil (olgun ve olgunlaştıran) olmayan bir zatı kendinize mürşid edinirseniz yanarsınız. Bu konuda çok dikkatli olunuz. Görebiliyorsanız istihare yapınız.
5. Bin yıllık millî ve islamî yazımızı okumayı ve yazmayı öğreniniz.

8 Ekim 2012 Pazartesi

Hahamların torunları; Barzaniler

Hahamların torunları; Barzaniler - Kürt Yahudileri
Hahamların torunları; Barzaniler - Kürt Yahudileri



Mühtedîlikten Osmanlı'ya, İngilizler'e ve Türkiye Cumhuriyeti'ne isyana...

Hahamların torunları: Barzanîler


Kaliforniya Üniversitesi İbranî Dili Profesörü Tona Sabar'ın ilginç iddiasına göre, özellikle ünlü Barzanî ailesinden gelen hahamlar Kürdistan'ın bir çok yerinde dinî çalışmalar ve eğitim için merkezler kurmuşlardı

Yirminci yüzyılın başlarından itiba­ren Kuzey Irak Kürtlerinin tarihinde mühim rol oynayan Barzanî aşireti ve bölge­deki ilk faaliyetleri hak­kında bizde ciddî bir araştırma yapılmamıştır. Son zamanlarda Mesut Barzanî'nin bazı açıklamaları ile bir kez daha gündemimize gelen bu ailenin tarihî serüveninin özeti, dikkate değer.

Kuzey Irak'ın Hakkâri'ye yakın uç noktalarından birinde, dağlık bir arazide kurulan Barzan Köyü, çevre köylere hâkim bir noktada bulunmakta, Musul vilâyetine bağlı "Zibar" nahiyesinin de merkezini teşkil etmekteydi. Osmanlı Arşivi belgelerine göre 1909'da yine Barzan merkez olmak üzere üçüncü sınıf bir kazaya dönüştü­rülmüştü.(1)

Bu kaza ve çevresinde Barzan, Zibar, Beçil ve Fakih Abdurrahman aşiretleri ayrı ayrı yer­leşim birimlerinde yaşamakta ve çoğu kez de birbirleriyle "aşiret kavgası" yapmaktaydılar. Bu ne­denle Osmanlı yönetimi bölgede güçlü askerî karakollar kurmuş ve önemli miktarda güç bulun­durmak zorunda kalmıştı.(2) 

Aslın­da bu aşiretler çok büyük aşiret­ler değildi. Meşhur Kürt tarihçile­rinden Mehmed Emin Zeki, "1931'de Barzan aşiretinin 2750 hane olduğunu, yerleşik hayata geçip bağcılık, tütüncülük ve hayvancılıkla uğraştıklarını" yazar. (3)

Nakşibendiliğin yayılışı

Barzan Köyü'nün ne zaman kurulduğunu kesin olarak bilme­sek de bu köyün kurulmasında ve gelişmesinde Barzanî Ailesi'nin rolünü biliyoruz. Bu aile­den bilinen ve Barzan Kalesi'ni yapan ilk lider, Mesud'dur. Bü­yük Zap ırmağının sol kıyısında kurulan bu köye, başka bir yer­den damat olarak gelen Mesud, oğlu Said'i bölgedeki meşhur medreselerde okuttu. Said'den sonra oğlu Mesud da benzer bir eğitimden geçti. Özellikle onun oğlu Taceddin, tasavvufa ilgi du­yarak Barzan Köyü'nde bir tekke kurdu.(4)

Bu yıllarda bölgede Kadi­rîlik ve Nakşîlik önem kazanmış­tı. Bölgede Nakşibendîliğin ilk yayıcısı Mevlânâ Halid-i Bağda­dî'dir (1777-1837). 1809 yılında Hindistan'a giderek Abdullah-ı Devlevî'den (ks.) hilâfet alan Halid, kısa sürede bölgenin en etkin şeyhi olmuştu. Özellikle Hakkâri'li Abdullah Nehrî ve Palulu Ali Septî (Şeyh Said'in dedesi) aracı­lığıyla Kuzey Irak ve Doğu Ana­dolu'da yayılan Halidîye, Barzanîleri de tesir sahasına almakta gecikmemişti. Nehrîlerden Seyyid Taha, Barzanlı Şeyh Taceddin'e hilâfet vererek Barzan'daki tek­kenin aktivitesini hızlandırmıştı.(5)

Şeyh Taceddin'den sonra yerine geçen oğlu I. Abdüsselâm, Sey­yid Taha tarafından fıkıh dersleri almış olmanın da avantajıyla iliş­kilerini sıklaştırmış, hatta zaman zaman Halid-i Bağdadîyi (ks.) bi­le ziyaret etmişti. Kürt kaynakla­rına göre I. Abdüsselâm bu ziya­retlerinin birinde Mevlânâ Halid'den bölgenin Nakşî halifesi ol­ma iznini de almıştı. 1872'de şeyhliği oğlu Muhammed'e bıra­karak vefat etti.(6)

Siyasî Kürtçülerden M. Sıraç Bilgin, "I. Abdüsselâm, Osmanlı­ların mecbûrî iskânına ve zorla askere almalarına karşı ayaklan­mış, görüşmelere gittiği Musul'da asılmıştı"(7) dese de ne Osmanlı kaynakları ne de konuyla ilgili Kürt kaynakları bu bilgileri doğrulamamaktadır.

I. Abdüsselâm'ın öldürülmesi olayı ile ilgili Hollandalı Kürdoloji uzmanı Martin Van Bruinessen oldukça farklı ve ilginç şeyler an­latmaktadır. Onun verdiği bilgiye göre, Seyyid Taha'nın kardeşi Şeyh Saleh'den hilâfet alan I. Ab­düsselâm, şeyhinin ölümü üzeri­ne kendisini şeyh ilân etti. Buna kızan Seyyid Taha'nın oğlu ve yeni şeyhi Ubeydullah, 'Abdüs­selâm ve müridlerinin delirdikle­rini, şeytanın kurbanları olduğu­nu" ileri sürerek, ona savaş açtı. Şeyhlerinin yenilmesine rağmen Abdüsselâm'ın müridleri onu mehdi ilan ettiler. Abdüsselâm da korkusundan saklandı. Daha sonra da öldü. Yerine oğlu Muhammed geçti. Muhammed, Şeyh Ubeydullah'a bağlılığını bildirdi. Fakat Ubeydullah'ın Hicaz'a sü­rülmesinden sonra bu kez de Muhammed Barzanî mehdiliğini ilan etti. Bu, bölge halkı tarafın­dan benimsenmedi. Bölgede Bar zanîler "divâne" olarak adlandırıl­maya başlandılar.(8)

Muhammedi Barzanî

Kürt kaynaklarına göre I. Ab­düsselâm'ın yerine geçen Mu­hammed, zâhid, aşiret ve kabile kavgalarından kaçanların sığına­ğı, aktif bir insandı. Osmanlıya yapılan şikâyetler sonucu Bitlis'e sürülmüş, ve bir kaç yıl sonra da sürgünden dönmüştü. Ondan sonra da kimseyi kabul etmemiş ve 1903'de yerini oğlu II. Abdüsselâm'a bırakarak vefat etmişti.(9)

Şeyh Muhammed'in oğlu Molla Mustafa Barzanî anılarında, "1903-1904'de bir gün köylerini basarı Hamidiye Alayı mensupla­rınca tutuklanarak, ailece Diyar­bakır hapishanesine kondukları­nı, bir buçuk yıl kaldıktan sonra döndüklerini" anlatmaktadır.(10)

Diyarbakır ya da Bitlis'te sürgün kalan ailenin bu felâketinde Os­manlı Arşivlerindeki belgelere göre Osmanlı'nın tavrı değil aşi­ret ve tarikat kavgaları rol oyna­mıştı. 1888 başlarında Barzanî aşiretinin katıldığı bir kavgayı Osmanlı ordusu bastırmıştı.(11)

Barzanî aşireti 1898'de Becil ve Fakih Abdurrahman aşiretleriyle siyasî, Eylül 1903'de Şemdinanlı Şeyh Muhammed Sıddık Neh­rî'yle dinî nüfuz mücadelesi ola­rak değerlendirebilecek çatışma­lar yaşamıştı.(12)

Aslında Şeyh Mu­hammed ilginç bir insandı. Keke­me olması nedeniyle tam bir medrese eğitimi alamamış ve ba­basının daha onun medrese tale­beliği döneminde vefatıyla henüz talebe iken; postuna oturmuştu. Rus Kürdolog Bazil Nikin'e göre, kaba yöntemlerle kendi nüfuzu­nu sürdüren Şeyh Muhammed, Şeyh Ubeydullah Nehrinin Os­manlı yönetimince 1880 Kürt is­yanı nedeniyle Hicaz'a sürülme­sinden sonra bölgedeki nüfuzu­nu daha da arttırmış, civardaki aşiret liderlerine birer birer bo­yun eğdirmişti. Bundan sonra o da babası I. Abdüsselâm gibi mehdiliğini ilân etti. Mehdiliğini ilân etmekle kalmadı, Musul'a ve dolayısıyla Osmanlı'ya "cihad-ı mukaddes"(!) ilân etti. Mehdiliği­ni ve cihad çağrısını kabul etme­yenleri acı bir son, feci ölümler bekliyordu. Zibar aşireti liderle­rinden Molla Perisey'in başına gelenler korkunç ve tüyler ürper­tici idi. Molla parça parça edile­rek öldürülmüş, bu parçalar oyulmuş yaşlı bir ceviz ağacının gövdesine konarak yakılmıştı.

Barzanîlere bağlı Becil Şeyhi Nehrili Şeyh Muhammed Sıddık'a yazdığı bir mektupta, "Burada adlarını bile ağza almak isteme­diğim bu rezil aşiretin ve bu kötü ruhlu ailenin bana ettikleri na­mussuzca işler, onur kırıcı işler de var ayrıca. Burada senin ta­rafsız kararını istiyorum. Bilirsin ki, onlar Kur'an-ı Kerim'e bile acımamış ve onun sayfalarını çöpe atmışlardır. Benim mescidi­mi kirletmişlerdir" diyordu.(13)

Yahudi Barzanîler

6 Ekim 2012 Cumartesi

Ahmet Taner Kışlalı, Orhan Pamuk yüzünden mi öldürüldü?

Ahmet Taner Kışlalı, Orhan Pamuk, suikast, sabetayistler, eserleri, nobel, ödül
Ahmet Taner Kışlalı, Orhan Pamuk yüzünden mi öldürüldü?
Ahmet Taner Kışlalı, özellikle ömrünün son altı ayında, köşesinde yazdığı yazılarda, çok ağır ifadeler ile Orhan Pamuk aleyhine mücadele vermişti. Bir yazısında Orhan Pamuk hakkında şunları yazmıştı;

"Ben, inandıklarını açıkça savunanlara hep saygı duymuşumdur. O düşüncelere karsı olsam bile!
Ama o yürekliliği gösteremeyip de bunu sinsice yapmaya çalışanlara, oraya buraya 'bityeniği' sokuşturanlara, hep tiksinerek bakmışımdır. Bunu hep zayıf bir kişiliğin, zavallı bir ruh halinin yansıması olarak görmüşümdür.
Oyun maskesiz oynanmalıdır! Çirkinlikleri gizleyen maskelerin indirilmesini de tüm 'gerçek aydınlar' görev saymalıdır!

Ve de Pamuk adlı yazarı, isteyen okumalı, isteyen sevmelidir… Ama ne olduğunu, kim olduğunu bilerek! Maskenin arkasındaki gerçek yüzü görerek!.. "


Yaklaşık altı ay süren ağır yüklenmenin sonucunu, Ahmet Taner Kışlalı'nın bir bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmesi belirlemişti. Kamuoyu her zaman olduğu gibi "İslami Terör" uydurması ile uyutulurken, Türkiye'de hakim kripto Yahudiler ve Sabetayistler, ihanet faaliyetlerini icra etmeye devam etmişlerdi. Misal teşkil etmesi açısından Ahmet Taner Kışlalı'nın bir yazısını buraya alıntılıyoruz.

_____

Balo Maskesiz Olsun!...

A. Taner KIŞLALI - Cumhuriyet, 27 Ocak 1999 (Ben Demokrat Değilim )

Kimileri "ortaoyunu"nu maskeli balo ile karıştırıyor.
Ortaoyunu güldür güldür, bu güldürmüyor...
Maskeli balonun bir gizemi vardır, bu ise sadece çirkinlikleri gizliyor.
Kimileri maskelerin ardındaki gerçeği bilmiyor.
Kimileri ise bildiği halde susuyor.
Ya çıkar gereği... Ya da korkudan!
Balo maskesiz olmalı ki, kimin kiminle dans
ettiği bilinsin... Maskeler inmeli ki, o maskelerin ardındaki suratları beğenmeyenler, aldatılmaktan kurtulsun!

* * *

Önce, bir romancımızın son kitabının 50 bin adet basıldığı yazıldı. Arkasından kısa sürede 100 binlik bir satışın gerçekleştiği açıklandı.
Derken, çıktığı günden beri ikinci cumhuriyetçi çizgisini korumaya özen gösteren Aktüel dergisi, romancıyı Türkiye´nin "bir numaralı aydını" ilan etti.
Bu romancımızın adı Orhan Pamuk´tu!
Ben bu "Büyük" (!) yazarımızın bir romanını okumayı denemiştim. Başladığım şeyi bitirme konusundaki tüm inatçılığıma karşın, bitirememiştim.
Ama "Kara Kitap" basında öylesine övüldü ki, ikinci bir deneye girişmekten kendimi alamadım. Ve o çabamda da, daha yarıya gelmeden havlu atmak durumunda kaldım. Tahsin Yücel ve Emin Özdemir gibi, çok saydığım isimlerin bu yazarla ilgili oldukça ağır eleştirilerini anımsadım. Ama beğenenlerin de "beğenme hakkı"na saygı duydum. Ta ki... Bir okurum "Kara Kitap"ta gizlenmiş bir bölüme dikkatimi çekinceye kadar... "Çocukluğunda kız kardeşi ile tarlada karga kovalayan sapık bir padişah" gibi bir anlatım vardı bu bölümde!

"Vallahi Yahudi değilim." diye yemin eden Yahudi; Orhan Pamuk

Orhan Pamuk, Yahudi, Sabetayist, kripto, nobel, edebiyat, ödülleri, benim adım kırmızı, eserleri
Orhan Pamuk, Yahudi, Sabetayist, kripto, nobel, edebiyat, ödülleri, benim adım kırmızı, eserleri
(Aksiyon dergisi Orhan Pamuk ile mülakat yapmış ve Orhan Pamuk da "Vallahi Yahudi Değilim." demişti. Bunun üzerine, kendisi de Sabetayist iken mahkeme kararı ile Museviliğe geçen, kimliğine Musevi diye yazdıran Ilgaz Zorlu, Aksiyon dergisine bu aşağıda okuyacağınız maili atmıştır. Eski bir Sabetayistin itiraf ve ispatları ile Orhan Pamuk ve Pamuk ailesi....)

***

10.06.2002 tarihinde derginizin 392 nolu sayısında yayımlanan Orhan Pamuk isimli yazarın "Vallahi Yahudi Değilim" isimli yazısını büyük bir üzüntü ve şaşkınlık içinde okudum. Adı geçen yazarın, kendisi ve ailesiyle ilgili araştırmalar yapıyor olmam hasebiyle; bu mülakatta yayımlanan iddialara bir cevap verme amacındayım.

Öncelikle şunu belirtmek isterim: Sabetayist kökenli bir Musevi olarak, insanların kökenleri itibarıyla fikirlerinin eleştiri konusu yapılmasının alenen ırkçılık olduğuna inanıyorum. Ancak; bazı kişiler eğer Türkiye dışında Sabetayist kökenlerini bir reklam amacıyla kullanıp bundan bir menfaat elde etmeye çalışırlarsa bu durumda da kendileri ırkçılık yapmış olurlar. Nitekim bunun en açık örneği 1995 yılında Türkiye'de baskı gördüğünü ifade ederek, yurt dışına kaçan ve Sabetayist kökeninin ardına gizlenerek çeşitli ifadeler veren Halil Bezmen isimli işadamı ile karşımıza çıkmıştır. Devlete karşı işlenen en küçük bir suçun DGM'lerde yargı konusu yapılmasına karşılık Bay Halil Bezmen'e karşı hiç bir yargı organında soruşturma dahi açılamamıştır.

Sayın Orhan Pamuk ve Pamuk ailesi kendi iddialarının aksine Sabetayist kökenlidir. Bu yazar bizzat kolejden arkadaşı olan ve benim de müştereken tanıdığım bir ortak dostumuza New York'ta sabetayizm hakkında hararetli mülakatlar vermiştir. Ayrıca kendisinin bu dostuma ilettiği şu sözler dikkat çekicidir: "Sabetayistlerin bir devlete ihtiyaçları vardı, çünkü Yahudilerle aynı kaderi paylaşmak istemediler. Bu devlet kurucusu oldukları Türkiye Cumhuriyeti'dir."

Her şey yalan ve oyundan ibaret; Suriye meselesinde sergilenen tam anlamı ile İHANET!

Suriye sorunu, Recep Tayyip Erdoğan, Beşar Esad, AKP, Kripto Yahudiler, ADL, JDL, B'nai B'rith, Siyonizm
Suriye sorunu, Recep Tayyip Erdoğan, Beşar Esad, AKP, Kripto Yahudiler, ADL, JDL, B'nai B'rith, Siyonizm
Hatırlayın, 3 sene önce... Durup dururken “Suriye sınırındaki mayınları acilen temizlememiz lazım” dediler mi? Dediler.

“Günler torbaya mı girdi, niye acilen?” diye soranlara... “Ottowa Sözleşmesi var, en geç 3 seneye kadar temizlememiz şart” dediler mi? Dediler.

“Bu ne biçim Ottowa birader, niye illa Suriye sınırı? Mesela, niye İran sınırı değil? Suriye sınırındakiler mayın da, İran sınırındaki
ler karpuz mu?” diyenlere... “Faşist” dediler mi? Dediler.

İhaleyi İsrail’e vermeye çalıştıkları ortaya çıktı mı? Çıktı. “Biz temizlesek olmaz mı?” diyenlere... “Paranın dini, milleti olmaz” diye akıl öğretip, “ırkçı” damgası yapıştırdılar mı? Yapıştırdılar.

Sınırı temizleyene, sınırı 44 seneliğine verecekleri ortaya çıktı mı? Çıktı. “Toprağımızı niye veriyorsunuz, orası babanızın malı mı?” diye itiraz edenlere... “Adam masraf yapacak, masrafını çıkarmak için de organik tarım yapacak, win-win” dediler mi? Dediler.

“Evini temizlemeye gelen gündelikçi kadına, 44 seneliğine kullansın diye balkonunu veriyor musun?” denilince... Mahkemeden dönüp, iptal edildi mi? Edildi.

Ahali unuttu mu? Unuttu.

Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerinin bağlıları (Süleymancılar) hangi partiye oy verecek? | Hangi parti tercih edildi? | Mehmet Fahri Sertkaya (video)

Cemaat merkezi ( Muhterem Alihan Kuriş Beyağabey ) kararını açıkladı: KESİNLİKLE OY YOK! Kesinlikle AKP'ye ve MHP'ye oy ve...